SANATIN ÇOCUKLUĞU*
Hafifçe beliren bir renk çizgisi, taşa
çizilmiş insan vücudu, insan kendi gizemine tanıklık edercesine yepyeni
davranışlar içerisinde...
Atalarımız yeni davranışlar
geliştirerek hayvanlar aleminden uzaklaşıyor; ilk desen, ilk gravür beliriyor...
Bu dönemde sanat hissi insanın tekelinde. 35000 yıl öncesinin insanları Homo sapiensler,
her halükarda varlıklarının ispatında sanatsal bir yaratıcılığın başlangıcında…
Kuğu Kemiğinden Yapılmış Bilinen En Eski Flüt. Aurignacian Dönem, 35000-40000. Landmuseum Württemberg, Stuttgart. |
Sanat kendini karmaşıklığa giden ve süregelen
bir evrimin içinde buldu. Evrenle yaşamı birleştiren insanın kültürünü,
zekasını, algılamasını geliştirmesiyle devam eden bir karmaşıklık içinde... Sanat
insanın gerçeği zihinsel imaja dönüştürdüğü andan beri var. Bu anlamda “artistik”
duygunun doğuşunu sorguladıkça bunun çok eski zamanlara gittiğini keşfederiz. Böylece
çok çok eski zamanlarda iki veya üç yüz bin yıl gerilerde sanatsal eylemlerin
izlerini buluruz.
İsrail'de günümüzden 235.000 yıl öncesine
tarihlenen bir tabakada, kafayı ön plana çıkaran üstünde minik çizgilerin
bulunduğu, biçimi kadın silüetini andıran bir taş bulunmuştur. Bundan farklı
olarak farklı arkeolojik sitlerde atalarımızın yüz binlerce yıl öncesinde aşı boyası kullanmaya
başladığını ortaya çıkardı. Bir kemik parçası üzerindeki birkaç
oyuk çizgi, küçük bir taş koleksiyonu, renk izleri... Bunlar sanattan bahsetmek
için cılız veriler. 35.000 yıl önce modern insan,
sofistike tekniklere geçiyordu. Boyuyor, oyuyor, biçim veriyordu. Onlar çoktan
usta mı olmuşlardı?. İşte gerçek sanat böyle mi doğuyordu?
Hayvanların bıraktığı izler,
sanatın doğuşunda baskın rol oynamış olmalı. Paleolitik Dönemin avcıları,
yırtıcı hayvanların izlerini çok iyi biliyorlardı. Genç erkeklere bu izleri
tanımayı öğretmek, eğitimlerinin önemli bir etabını oluşturuyordu. Kendini daha
iyi anlatabilmek için desen çizmek, sanatın ortaya çıkışındaki ihtimallerden
biri...
Günümüzden 38000 yıl öncesinden
itibaren Neolitik Dönemin başlangıcına dek sanat, kendini çoğunlukla
hayvanların, nadiren insanların betimlendiği mağara resimleri, gravürler ve
heykeller olarak gösteriyor. Bugün çok eski zamanlardan bize ulaşanlar
özellikle korunmuş olan freskler, yani mağara içindekiler...
Paleolitik İnsanının Mağara Tavanına Yaptığı Resmi Gösterir Replika, Barcelona Arkeoloji Müzesi. |
1940'larda güzel ve ünlü Lescaux Mağara'sı bulunduğunda daha
güzeli bulunamaz dendi. Yüzyılın sonuna doğru, GÖ. 25.000-17.000 yılları
arasına tarihlenen muhteşem hayvan resimleriyle Cassis'in küçük koylarında
uykuya dalmış su altı mağarası Cosquer ortaya çıktı. Süslü mağaraların en eskisi
31000 yıllık Ardeche'deki Chauvet Mağarası... 31000 yıl önce atalarımız sonsuza
kadar kalacak eserler verdiklerini düşünmüyorlardı herhalde...
Gravür en yaygın usule benziyor, belki de iyi
korunduğu için bunu seçiyorlar. İnsanlar kayaların değişken kısımlarından
yararlanarak bitmez tükenmez bir çeşitliliğe ulaşıyorlar; ince gravürler,
kazıyarak temizlemeler, çubuklarla işaretlemeler, derin gravürler yada kirli
araba camlarına resim yapan çocuklar gibi yumuşak tabakayla kaplı yüzeylerin
üzerine parmakla yapılan gravürler... Mağaraların içinde tamamıyla parmak
iziyle kaplı iç bölmeler ve kemerler bulunmuştur. İnce gravür yapımı en zor
olanıdır. Gravürü yapanlar bunları genelde çakmaktaşından sert bir uçla işlemişlerdir.
Sonra kayanın yüzeyinde kalan incecik bir tabakayı kaldırıyor ve beyazlık elde
ediliyordu. Ama birkaç yüz birkaç bin yıl sonra gravürün üstü kirleniyor ve
yanındakiyle aynı rengi alıyor.
Ulusal Arkeoloji Müzesi'ndeki Paleolitik Dönem Gravür Sanatına Dair Örnekler, Paris. |
İnanılmaz bir sanatsal olgunluğun
delili bunlar. 30-35 bin yıl önce atalarımız bütün teknikleri biliyorlardı. İlave
rölyeflere şekil vermek için iş bölmelerin doğal çevrelerini kullanıyorlardı.
Üçüncü boyutu ikinci boyuta çevirmeyi biliyorlardı; Chauvet Mağarası'nda bu
görülüyor. Lescoux'da tavana ulaşmak için iskele kuruyorlardı. Bunun
delikleri hala Fransızların en güzel
mağarasında görülür.
Ulusal Arkeoloji Müzesi'ndeki Paleolitik Dönem Müzik Aletlerine Dair Örnekler, Paris. |
Ve karşımızda yağlı boya resim!
Boyanın imalatı için çakıl topluyorlar. Kilin içine demirin biyoksidini
karıştırıp aşı boyası rengi, kömür veya manganezin biyoksidiyle siyah, demirin
oksitleriyle de kırmızı elde ediliyor. Çakıllar kalem gibi kullanılarak desen
çiziyorlar.
Lescaux'daki hayvanlar boya
üflenerek yapılmış yada belki sivri bir kemiğin yardımıyla. Delikli resim
kalıbı tekniği gibi. Böylece çok ilginç kabartılara imkan veren bir tür leke
elde ediliyor. Resimler parmakla yada at yeleleri yada başka hayvanlardan elde
edilen tüy fırçalarla yapılıyor. Paleolitik çağ ressamları neredeyse her şeyi
icat etmişlerdi.
Ulusal Arkeoloji Müzesi'ndeki "La Dame A La Capuche, Paris. |
Masalsı atlar, bilmece gibi
bizonlar, çizgilerle delik deşik edilmiş kişiler... Boyuyorlar, heykel
yapıyorlar, oyuyorlar ve güzel mağaraları bize miras bırakıyorlar. Bu
sanatçılar aynı zamanda avcılık ve toplayıcılık da yapıyorlar …
Venus Von Willendorf, Viyana Doğa Tarihi Müzesi. |
Mağaralarda dev dağ keçileri,
boğalar, inekler, siyah yeleli atlar, narin geyikler kaba bizonlar karşımıza
çıkıyor. Lescoux'da ve diğer mağaralarda gördüğümüz o muhteşem hayvanlar…
Mağaralarda aynı zamanda pek çok gizemli işaret ve birkaç insan eskizi var.
Sanatçılar güneşi, ayı, bulutları,
yıldızları işlemiyorlar. Florayı da görmezden geliyorlar. Ne ağaçlar ne de
bitkiler var… Manzara da yok ev de... Yiyecek toplayan grupları gösteren sahneler
de görünmüyor. Günlük yaşam betimlenmiyor. Görünüşe göre atalarımız, aile
yaşamını göstermek gibi bir amaç için resim yapmıyor. Hayvanlar binlerce yıllık
uzaklıktan bile son derece canlı sanki bir kaya duvarından diğerine sıçramaya
hazır duruyor gibiler. Basmakalıp düşünceyle at, bizon yada mamutlar yapmıyorlar.
Tam tersine onları yaşı, cinsiyeti ve davranışlarıyla tanınması mümkün
kişilikler olarak gösteriyorlar. Örneğin; yaşlı ve erkek bir bizon söz
konusuysa yeri eşeler çünkü mutlu değildir.
Belirsiz işlenmiş tam figürler dışında mağaralarda
vücudun bazı kısımları tek başına kollar yada kafalarla karşılaştırılmıştır.
Genelde saçsız yapılmış, karikatürümsü çizgiler taşıyan bazen dev burunlu,
kafalarına bakılarak dişi mi yoksa erkek mi olduğu anlaşılamayan betimlerdir.
Vücudun diğer kısımları ve bazen cinsel organları da var. Cosquer'de erkek
cinsel organı betimlenmiş. Ancak genel duruma bakıldığında kadın cinsel organı
daha fazla. Mağara bir çeşit anne oluyor, toprağın anneliği gibi....
Prehistorik Dönem sanatçıları mağaralara
tuhaf işaretler yapıyorlar adeta imzalarını atar gibi. Duvarlara işlenmiş meşhur
gizemli eller... Boyalı ellerini kayalara yapıştıran atalarımız "pozitif
el" dediğimiz şeyi elde ediyorlar. Delikli resim kalıbı tekniği ile de
negatif eller yapıyorlar. Ellerini iç bölmeye yapıştırdıktan sonra çevresine
boya üflüyorlar. Böylece parmakları kontur halinde beliriyor.
Mağaraların iç bölmelerini kaplayan
o noktalar, o çizgiler, o çomaklar... Freskler kadar gösterişli olmadığını
düşünebilirsiniz. Buna karşın çok sayıdalar. Chauvet Mağarası'ndaki tek bir
panoda yüz yirmi kırmızı nokta var. Bu işaretler 20000 yıl boyunca süren Paleolitik
sanatın şaşırtıcı sürekliliğini gösteriyor. Hiyerogliflerden farklı olarak
bunların çözümü imkansız gibi görünüyor.
Paleolitik
Dönemde yaşamış büyük baba ve ninelerimiz düşmanlarla dolu bir dünyada hayatta
kalmak için mücadele ediyorlardı. Kesinlikle dışarıdan başka bir güçten yardım
istemek zorundaydılar. Mağara resimleri sanatın ötesinde büyü törenlerini
anlatıyor. Her resim ve gravür bir av törenini tasvir ediyor. Büyücü avı
kolaylaştırmak için mağaraya gidiyor ve bir okla delinmiş bizon resmi çiziyor.
Dişi hayvanlara büyük bir karın eklerse bu av hayvanlarının üremesini
garantilemek içindir. Aslan gibi tehlikeli bir hayvan çizdiğinde desenin
üzerine bir çakıl taşıyla aralıksız vurur ve onu yaralar yada yok eder.
Paleolitik
sanat, tartışmasız sembolizme, inanca, kutsallığa dayalıydı. Paleolitik Dönem
insanları ulaşılması zor karanlık mağaralara, zorlayıcı nedenler olmadan
girmezlerdi. Eğer bu binlerce yıl aynen uygulanmışsa altında yatan nedenleri ortaya çıkarmak gerekmez mi?
* 2002 yılında www.prehistorya.com adlı internet sitesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder